Çocuklar kabarcıklar üflüyor.
- The children are blowing bubbles.
Tom pastadaki tüm mumları üfleyip söndüremedi.
- Tom wasn't able to blow out all the candles on the cake.
O yüzüme bir yumruk attı.
- He dealt me a blow in the face.
Tom, Noel yemeğinde ofisteki bir arkadaşı ile yumruk yumruğa girdi.
- Tom came to blows with a colleague at the office Christmas lunch.
Bu beni hâlâ şok ediyor.
- It still blows my mind.
During an exchange to end round 13, Duran landed a blow to the mid-section.