Bu olağan bir düzenlemedir.
- This is the usual arrangement.
Bu soğuk hava haziran için olağan değil.
- This cold weather isn't usual for June.
Ülkedeki otobüsler çoğunlukla zamanında gelmezler.
- Buses in the country don't usually come on time.
Tom çoğunlukla sekiz saat uyur.
- Tom usually sleeps eight hours.
Tom genelde klasik rock çalan bir radyo istasyonunu dinler.
- Tom usually listens to a radio station that plays classic rock.
Tom genellikle klasik müzik dinler.
- Tom usually listens to classical music.
Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
- I'll meet you at the usual time.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- He came late as usual.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- She came late as usual.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- He came late as usual.