that time

listen to the pronunciation of that time
Английский Язык - Турецкий язык
O zaman

O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi. - At that time, Mexico was not yet independent of Spain.

Ben o zaman odamı temizliyordum. - I was cleaning my room for that time.

this time
bu sefer

Bu sefer Bob muhtemelen kazanacak. - This time Bob is likely to win.

Tom bu sefer doları yene çevirmemenin daha iyi olacağını düşünüyor. - Tom thinks it would be better not to change dollars into yen at this time.

this time
bu kez

Bu kez cezadan kaçamazsın. - This time, you won't escape punishment.

Bu kez onu deneyeceğim. - This time I'll try it.

this time
bu defa

Bu defa sonuçları aldı. - This time, he got results.

Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor. - This time, it looks like it is me who is wrong.

then
o zaman

Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı. - I apologized, but even then she wouldn't speak to me.

O zamanda televizyon seyrediyordum. - I was watching TV then.

then
(ondan) sonra
then
o durumda
then
daha sonra

Ben ona daha sonra söylerim. - I'll tell him so then.

Mary Tom'a söyledi: Kısa bir cümle ile başlayalım, ve daha sonra göreceğiz... - Mary told Tom: Let's begin with a short sentence, and then we'll see...

then
o süre içinde
then
madem öyle
then
o zamanki
then
o zamanlar

O zamanlar yemek yemek için eve giderdim. - I used to go home to eat back then.

O zamanlar sanat zirvedeydi. - Art was then at its best.

then
sonra

Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü. - Dima slept with 25 men in one night and then killed them.

Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu. - But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.

then
öyleyse

Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım. - If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.

Oh evet,haklısın.Pekala,bu senin ekonomik olan alışveriş şeklin öyleyse. - Oh yes, you're right. Well, it's the way you shop that's tight-fisted then.

This time
be sefer
Your time
vaktiniz
our time
bizim zamanımız
that the time
O zaman
then
(zarf) o zaman, ondan sonra, o halde, öyleyse, zira, demek
then
derhal
then
o zaman vaki olan
then
ondan sonra
then
o halde

Bunu istemiyorlarsa, o halde ne istiyorlar? - If they don't want this, then what do they want?

Eğer bu cümleyi okuyabiliyorsan, o halde okuyabiliyorsundur. - If you can read this sentence, then you're able to read.

then
(sıfat) o zamanki, o zamanlarki
then
demek

Neler oluyor biliyor musun? - Hayır. O zaman bütün bunlar ne demek oluyor? - Do you know what's going on? - No. What's it all about then?

Ancak o zaman onun ne demek istediğini anladım. - Only then did I realize what he meant.

Английский Язык - Английский Язык

Определение that time в Английский Язык Английский Язык словарь

me time
Time to oneself; a period spent relaxing on one's own
that time.
then

It will be finished before then.

Had she been alive, my mother would have given me a hand then. - If my mother had still been alive, she would have helped me at that time.

I know what time you said you'd get there, but I couldn't get there then. - I know what time you said you would be there, but I wasn't able to be there at that time.

this time
On or near the same date

this time last year.

this time
on this occasion, on this opportunity
that time

    Турецкое произношение

    dhıt taym

    Произношение

    /ᴛʜət ˈtīm/ /ðət ˈtaɪm/

    Видео

    ... but at the same time, understanding that there are ...
    ... all the conversations taking place in every airport in real time and later. Will the Iranian ...
Избранное