Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir.
- That house over there is where Tom lives.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
You get it ready; I'll take it from there.