Tom gerilimi hafifletmeye çalıştı.
- Tom tried to ease the tension.
Soğuk Savaş gerilimi arttı.
- Cold-war tension has mounted.
Tansiyon kalp hastalığının ana kaynağıdır.
- Tension is a major cause of heart disease.
Tom, John ve Mary arasında bir gerginlik hissetti.
- Tom sensed a tension between John and Mary.
Gerginlikler artıyordu.
- Tensions were increasing.