Tom'un çok kötü bir huyu var.
- Tom has a very bad temper.
O çok sıcak huyludur ve kolayca öfkesini kaybedebilir.
- He's very hot-tempered and can easily lose his temper.
Sinirlendi ve çocuğa vurdu.
- He lost his temper and hit the boy.
Sinirlenmeniz işe yaramaz.
- It doesn't pay to lose your temper.
O, iyi bir ruh hali içinde.
- He is in good temper.
O, kötü bir ruh hali içindeydi.
- She was in a bad temper.
Bob öfkesini kontrol edemedi.
- Bob could not control his temper.
Tom öfkeyi kontrol altında tutmak için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to keep temper under control.
O, kötü bir ruh hali içindeydi.
- She was in a bad temper.
Su sıcaklığı hala düşük, bu nedenle yüzmeye gitmeyeceksiniz, tamam mı?
- The water temperature's still low so you're not going to swim, are you?
I must testify, from my experience, that a temper of peace, thankfulness, love, and affection, is much the more proper frame for prayer than that of terror and discomposure.
Next, temper the steel by dropping the white hot metal into cold water.
He has quite a temper when dealing with salespeople.