I worked hard to compensate for the loss.
- Kaybı telafi etmek için çok çalıştım.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
What has Tom done to make amends?
- Tom telafi etmek için ne yaptı?
Tom has promised to make amends.
- Tom telafi etmek için söz verdi.
What has Tom done to make amends?
- Tom telafi etmek için ne yaptı?
Tom has promised to make amends.
- Tom telafi etmek için söz verdi.
Wasted time is irretrievable.
- Boşa harcanmış zaman telafi edilemez.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
I worked hard to compensate for the loss.
- Kaybı telafi etmek için çok çalıştım.
The country is trying hard to make up for her trade deficit.
- Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
I had to make up for the loss.
- Kaybı telafi etmek zorundaydım.
You have to work harder to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telafi etmek için daha sıkı çalışmalısın.
I must work hard to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyım.