He didn't agree to my proposal.
- Teklifimi kabul etmedi.
She refused his proposal.
- Onun teklifini reddetti.
I am surprised that she refused such a good offer.
- Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
- Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
I'm here to give you a special offer.
- Size özel bir teklif vermek için buradayım.
I don't want to propose to you!
- Sana evlenme teklif etmek istemiyorum!
He was jailed for offering money to the police.
- O, polise para teklif etmek nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı.
With your approval, I would like to offer him the job.
- Senin onayınla, işi ona teklif etmek istiyorum.
Is anyone else bidding?
- başka biri var mı teklif veren?
The corporation invited bids for the construction project.
- yolsuzluk, inşaat-yapı projesi için fiyat teklifine davet etti
I think you should take the job Tom is offering you.
- Bence Tom'un teklif ettiği işi almalısınız.
I'm offering Tom a job.
- Tom'a bir iş teklif ediyorum.
I have a proposition, Tom.
- Bir teklifim var, Tom.
I am in favor of the proposition.
- Teklifi destekliyorum.
Your suggestion is of no practical use.
- Teklifiniz işe yaramaz.
Tom seems to be unwilling to listen to suggestions.
- Tom teklifleri dinlemek için isteksiz görünüyor.
Have you already heard that your firm has won the tender?
- Şirketinizin teklifi kazandığını duydunuz mu?
Tom made a motion that the class should have a party.
- Tom sınıfta bir parti olması için teklifte bulundu.
It seemed like the whole school raised their hand to bid.
- Bütün okul teklif vermek için elini kaldırdı gibi görünüyordu.
Is anyone else bidding?
- başka biri var mı teklif veren?
Most analysts expected that Tom's offer would set off a new round of bidding for Mary.
- Araştırmacıların çoğu, Tom'un teklifinin Mary'ye bir dizi yeni teklifler gelmesine neden olacağı kanısında.