Tom gave Mary a threatening look.
- Tom Mary'ye tehdit edici bir görüntü verdi.
He wrote a threatening letter to his girlfriend.
- O, kız arkadaşına tehdit edici bir mektup yazdı.
Tom asked for police protection after Mary and John threatened to kill him.
- Mary ve John onu öldürmekle tehdit ettikten sonra, Tom polis koruması istedi.
The labor unions had been threatening the government with a general strike.
- İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
Three men menaced him with knives.
- Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.
Tom asked for police protection after Mary and John threatened to kill him.
- Mary ve John onu öldürmekle tehdit ettikten sonra, Tom polis koruması istedi.
He threatened to make it public.
- Onu ortaya dökmekle tehdit etti.