Tom is hard to satisfy.
- Tom'u tatmin etmek zor.
Our policy is to satisfy our customers.
- Politikamız müşterilerimizi tatmin etmektir.
The company always strives to satisfy its customers.
- Şirket her zaman müşterilerini tatmin etmeye çalışır.
This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.
- Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu.
The meal satisfied his hunger.
- Yemek onun açlığını tatmin etti.
Tom satisfied his hunger by eating some sandwiches.
- Tom birkaç sandviç yiyerek açlığını tatmin etti.