I trust the room will be to your satisfaction.
- Odanın sizi tatmin edeceğine güveniyorum.
We hope this will be to your satisfaction.
- İnşallah bu sizi tatmin eder.
Sami did everything to satisfy Layla.
- Sami, Leyla'yı tatmin etmek için her şeyi yaptı.
Our policy is to satisfy our customers.
- Politikamız müşterilerimizi tatmin etmektir.
Your answer is far from satisfactory.
- Cevabınız tatmin edici olmaktan uzaktır.
His paper was, on the whole, satisfactory.
- Onun raporu bir bütün olarak tatmin ediciydi.
The result was really satisfying.
- Sonuç gerçekten tatmin ediciydi.
No matter what your main purpose is in reading, books should never fail to provide contentment and satisfaction.
- Okumaktan asıl maksadın ne olursa olsun, kitaplar sana her zaman memnuniyet ve tatminkârlık duygusu verecektir.
You may content yourself with what we have.
- Bizim sahip olduğumuzla kendini tatmin edebilirsin.
It's not ideal, but it's the least unsatisfactory solution.
- Bu ideal değil, fakat en az tatmin edici olmayan çözüm.
You're never satisfied.
- Sen asla tatmin olmuş değilsin.
Although she is poor, she is satisfied.
- O, fakir olmasına rağmen, tatmin olmuştur.
Mary had every reason to be satisfied.
- Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
Mary had every reason to be satisfied.
- Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
Mary had every reason to be satisfied.
- Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
You look unsatisfied.
- Tatmin olmamış görünüyorsun.
Tom was unsatisfied with the results.
- Tom sonuçlardan tatmin olmamıştı.