Tom doesn't like to wear a watch.
- Tom saat takmaktan hoşlanmaz.
I don't have to wear glasses any more.
- Artık gözlük takmak zorunda değilim.
We always had to put on a safety belt in case we had an accident.
- Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.
Tom took out his false teeth.
- Tom takma dişlerini çıkardı.
The politician claimed that he wore neither a wig nor false teeth.
- Politikacı ne peruk ne de takma diş taktığını iddia etti.
Writers often use a pseudonym.
- Yazarlar genellikle bir takma ad kullanır.
Betty is just a pseudonym.
- Betty sadece bir takma addır.
You always like to trip me up, don't you?
- Bana çelme takmak her zaman hoşuna gidiyor, değil mi?
Knock yourself out, Tom.
- Kafana göre takıl, Tom.
I saw Tom and Mary carrying their fishing poles and tackle boxes.
- Ben Tom ve Mary'yi olta kamışlarını ve takım kutularını taşırken gördüm.
I wish I had a tackle box as nice as yours.
- Keşke seninki kadar güzel bir takım kutum olsa.
Her friends had to padlock the freezer to prevent her from eating ice cream.
- Arkadaşları onun dondurma yemesini engellemek için buzluğa asma kilit takmak zorunda kaldılar.
Tom traveled under an assumed name.
- Tom takma bir isim altında seyahat etti.
These are my grandmother's artificial teeth.
- O, anneannemin takma dişidir.
Tom traveled under an assumed name.
- Tom takma bir isim altında seyahat etti.