O, korku filmlerii izlemekten zevk alır.
- She takes pleasure in seeing horror films.
Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.
- Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life.
İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürer.
- It takes twenty minutes to walk from the station to school.
Otobüsle oraya gitmek iki saat sürer.
- It takes two hours to go there by bus.
Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
- You'll have to get off at the bank and take the A52.
Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to take on passengers.
25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
- I've got to take my library books back before January 25th.
Bu kitapları kütüphaneye geri götürmek zorundayım.
- I have to take these books back to the library.
Let me take your picture. - Dur bir fotoğrafını çekeyim.
Konser her yıl Lyon'da gerçekleşir.
- The concert takes place every year in Lyon.
Bir kimyasal reaksiyon bir veya daha fazla adımda gerçekleşir.
- A chemical reaction takes place in one or more steps.
Kazanmak için ne gerektiğini biliyorum.
- I know what it takes to win.
Tom kazanmak için ne gerekiyorsa yapacak.
- Tom will do whatever it takes to win.
Have you taken your medicine? - İlacını aldın mı?.
Did you take your exam? - Sınavına girdin mi?.
What's your take on that? - O konuda senin fikrin nedir?.
George'un bu fikirden hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.
- I'm not sure if George will take to this idea.
Tom Mary'nin ona verdiği fırsattan yararlanmanın iyi bir fikir olduğunu düşündü.
- Tom thought it was a good idea to take advantage of the opportunity that Mary had given him.
Let's take that scene again - Bu sahneyi tekrar çekelim.
Soğuk algınlığımı atlatmak uzun zamanımı alacak.
- It'll take me a long time to get over my cold.
what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.
Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.
- Please, take a look at my first post and let me know what you think about it.
Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.
- I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life.
Neden bir taksi tutmak istiyorsun?
- Why do you want to take a taxi?
Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.
- We should take his youth into account.
Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
- How long does the airport bus take to the airport?
Beni liderinize götürün.
- Take me to your leader.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
- In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Daha fazla iş kabul etmek istemiyorum.
- I don't want to take on any more work.
Ondan avantaj elde etmek istiyorum.
- I want to take advantage of it.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
- In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Benim hayalim ben emekli olduğumda işimi devralacak bir erkek evlada sahip olmaktır.
- It's my dream to have a son who'll take over my business when I retire.
Tom başarılı olmak için gereken niteliklere sahip.
- Tom has what it takes to be successful.
Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
- It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
Gelip beni karşılamak için zahmet etmeyin.
- Don't take the trouble to come and meet me.
Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
- I like to take things apart to see what makes them tick.
Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
- It took a long time to take in what she was saying.
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
- Traveling by boat takes longer than going by car.
Oraya taksi ile gitmek ne kadar sürer.
- How long does it take to get there by taxi?
Onlar özgürlüklerini korumak istemiyorlar. Onlar onları ortadan kaldırmak istiyorlar.
- They don't want to protect your freedoms. They want to take them away.
Japon tarzı bir handa, onlar her türlü ihtiyacınla ilgilenirler, bu nedenle parmağını kaldırmak zorunda kalmazsın.
- At a Japanese-style inn, they take care of your every need, so you don't have to lift a finger.
Aslan payını hep sen alıyorsun!
- You always take the lion's share!
Hanımefendilerin huzurunda şapkalarınızı çıkarmak zorundasınız.
- You must take off your hats in the presence of ladies.
Odada şapkanı çıkarmak zorundasın.
- You must take off your hat in the room.
Buradaki hayata alışmak biraz zamanımı alacak gibi görünüyor.
- It seems like it will take me a while to get accustomed to life here.
Evlilik hayatına alışmak uzun zaman alır.
- It takes a lot of time getting used to married life.
Bir işe başlamak çok para gerektirir.
- It takes a lot of money to start a business.
Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
- In order to lose weight, it is best to take up some sport.
Onu sökmek istiyorum.
- I want to take it apart.
Piyanoyu iyi çalmak için, yıllarca pratik yapmak gerekir.
- It takes years of practice to play the piano well.
Burada durmak ve senin hakaretlerini dinlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
- I have better things to do than stand here and take your insults.
Otobüse binmektense yürümeyi tercih ederim.
- I'd rather walk than take a bus.
Bir yere gitmek için bir otobüse binmek zorundayım.
- I have to take a bus to go anywhere.
Can you take this gentleman's complaint - Beyfendinin şikayetini ele alır mısın.
Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
- Great care has been taken to use only the finest ingredients.
Biz o fırsatı kullanmak zorundayız.
- We have to take that chance.
Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
- How long did it take you to write the letter?
Yazmak üç saat sürecek.
- Getting down will take three hours.
Lütfen bunu aşağı çekmek için bana yardım edin.
- Please help me take this down.
Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
- All you have to do to take a picture is push this button.
Tom bu aramayı kabul etmek zorunda.
- Tom has to take this call.
İyiyi ve kötüyü birarada kabul etmek zorundasın.
- You have to take the good with the bad.
O işinden gurur duymaktadır.
- He takes pride in his work.
Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir.
- Mutual steps have to be taken.
Sonunda Tom kabullenmek zorunda kaldı ve yaptığı eylemlerin sorumluluğunu almak zorunda kaldı.
- In the end, Tom had to bite the bullet and take responsibility for his actions.
İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
- His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
Ailemi birlikte tutmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
- I'll do whatever it takes to keep our family together.
Seni yanımda tutmak neye mal olursa olsun yapacağım.
- I'll do whatever it takes to keep you next to me.
Paranızı geri almayı neden denemiyorsunuz?
- Why don't you try to take your money back?
Adam parayı almadığını iddia etti.
- The man claimed he didn't take the money.
Onlar çöpü dışarıya taşımak için kimin sırası olduğu hakkında tartıştılar.
- They disputed about whose turn it was to take the trash out.
Piyanoyu taşımak kaç kişi gerektirdi?
- How many people did it take to move the piano?
Eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmekte istekli değil.
- He is not willing to take responsibility for his actions.
New York'a geri dönmek için kırmızı-göz uçuşu yapmaktan başka seçeneğim yok.
- I have no choice but to take the red-eye back to New York.
Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
- She was just about to take a bath when the bell rang.
Ben senin ateşini ölçmek istiyorum.
- I want to take your temperature.
Bir kimyasal reaksiyon bir veya daha fazla adımda gerçekleşir.
- A chemical reaction takes place in one or more steps.
Hayvanat bahçesine taksi ile gitmek ne kadar sürer?
- How long does it take to get to the zoo by taxi?
Oraya taksi ile gitmek ne kadar sürer.
- How long does it take to get there by taxi?
He irons his clothes how?! That's crazy! Well, I guess it takes all kinds.
It takes one to know one, said the Chief, referring back to the eggs.
He started it! Well, it takes two to tango.
She started skating and she learned how quickly, like a duck takes to water.
I'll take the plate with me.
I'll take the blue plates.
Act seven, scene three, take two.
This camera takes 35mm film.
He’ll probably take this one.
Jesus perceaved there wylynes, and sayde: Why tempte ye me ye ypocrytes? lett me se the tribute money. And they toke hym a peny.
I plan to take math, physics, literature and flower arrangement this semester.
3) The mayor is on the take.
I estimate the trip will take about ten minutes.
The rapist took his victims in dark alleys.
I've had a lot of problems recently. Take last Monday. The car broke down on the way to work. Then ...etc.
She took sick with the flu.
I did a take when I saw the new car in the driveway.
The photographer took a picture of our family.
I had to take a pee.
What’s your take on this issue, Fred?.
That truck bed will only take two tons.
Answer: Whatever it takes.
You can get there by bus, or train, or taxi. Whatever. You pays your money and you takes your choice.
Someone must've taken my umbrella by mistake.
- Someone must have taken my umbrella by mistake.
With teaching and studying all of my time is taken up.
- With teaching and studying my time is taken up.
... the relationship between E and m is very simple, it takes one second to write it down on a ...
... ln 1 700, it takes over a year ...