How can you afford another suit?
- Diğer takım elbiseye gücün nasıl yetebilir?
Men's suits are on sale this week at that department store.
- O mağazada bu hafta erkek takımları satılıyor.
A totally ordered set is often called a chain.
- Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
Is this tea set complete?
- Bu çay takımı tam mı?
Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.
His favorite baseball team is the Giants, but he also likes the Lions.
- Onun favori beyzbol takımı Devler'dir, fakat o Aslanlar'ı da seviyor.
Tom ran into a squad of police officers armed to the teeth.
- Tom tepeden tırnağa silahlı bir takım polis memurlarıyla karşılaştı.
The match was postponed because half the squad came down with food poisoning.
- Takımın yarısının gıda zehirlenmesi geçirmesi nedeniyle maç ertelendi.
I'll need my own tools.
- Kendi takımlarıma ihtiyacım olacak.
Please bring your toolkit.
- Lütfen araç takımınızı getirin.
The good team spirit in the work group is valued positively.
- Çalışma grubundaki iyi takım ruhu olumlu olarak değerlendirilir.
There's a problem with the plane's landing gear.
- Uçağın iniş takımında bir sorun var.
Tom was wearing scuba gear.
- Tom dalış takımını giyiyordu.
I wish I had a tackle box as nice as yours.
- Keşke seninki kadar güzel bir takım kutum olsa.
I saw Tom and Mary carrying their fishing poles and tackle boxes.
- Ben Tom ve Mary'yi olta kamışlarını ve takım kutularını taşırken gördüm.
Where did I put my battery pack?
- Pil takımımı nereye koydum?
Tom had all of his suits made to order.
- Tom bütün takımlarını sipariş üzerine yaptırdı.
A new team was formed in order to take part in the race.
- Yarışa katılmak için yeni bir takım kuruldu.
Tim Howard was the goalkeeper for the United States national team in 2014.
- Tim Howard 2014 yılında Amerika Birleşik Devletleri milli takımının kalecisiydi.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Tom asked me to bring my own eating utensils.
- Tom kendi sofra takımımı getirmemi istedi.
Nobody brought eating utensils to the party.
- Hiç kimse çatal-bıçak takımlarını partiye getirmedi.
Tom opened his toolbox.
- Tom takım kutusunu açtı.
Your brother's soccer team won the game and is celebrating right now.
- Erkek kardeşinin futbol takımı maçı kazandı ve şu anda kutlama yapıyorlar.
We're on the same team, right?
- Aynı takımdayız, değil mi?
That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
- O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
I'm too poor to buy a new suit.
- Ben yeni bir takım elbise satın almak için çok fakirim.
Tom is a great teammate.
- Tom harika bir takım arkadaşı.
Tom has been a good teammate.
- Tom iyi bir takım arkadaşı olmuştur.
I bought a new suit of clothes.
- Yeni bir takım elbise aldım.
The good team spirit in the work group is valued positively.
- Çalışma grubundaki iyi takım ruhu olumlu olarak değerlendirilir.
The team spirit was unbelievable, we were all in this together.
- Takım ruhu inanılmazdı, hepimiz birlikte bunun içindeydik.
Several houses were damaged in the last storm.
- Son fırtınada bir takım evler hasar gördü.
A combination of several mistakes led to the accident.
- Bir takım hataların birleşimi kazaya neden oldu.
I'll need my own tools.
- Kendi takımlarıma ihtiyacım olacak.
Tom doesn't wear suits.
- Tom takım elbise giymez.
Men usually wear black suits and black ties to funerals.
- Erkekler cenazeler için genellikle siyah takım elbise ve siyah kravat giyerler.
We asked Tom some questions.
- Biz Tom'a bir takım sorular sorduk.
1. Pencerelerin arkasında silme yıldız bir temmuz gecesi, takım taklavatıyla, görkemli bir donanma şenliği gibi kuruluyor.- A. İlhan.
2. İşe giderken takım taklavat dolu valizimizi tramvaya alırlar mı diye korka korka sorduk.- B. R. Eyuboğlu.