Определение tabi̇î в Турецкий язык Английский Язык словарь
- tabii
- natural
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
If that is the real aim, naturally I would not know about that.
- Asıl amaç buysa bilmem tabii.
- tabi
- subject to
Import goods are subject to high taxes.
- İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
Everything is subject to the laws of nature.
- Her şey tabiat kanunlarına tabidir.
- tabii
- indigenous
- tabii
- (Mekanik) raw
- tabii
- quite so
- tabii
- (Konuşma Dili) you bet
- tabii
- rather
- tabii
- habitual, customary
- tabii
- naturally, of course
- tabii
- surely
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- tabii
- certainly
- tabii
- of course
Of course, I learnt about China from textbooks when I was in Japan, but what I see for myself in China is completely different from what is described in those textbooks.
- Tabii ki, ben Japonya'da iken Çin hakkında ders kitaplarından öğrendim, ama benim kendi adıma Çin'de gördüğüm bu ders kitaplarında anlatıldığından tamamen farklıdır.
Of course I'll help you.
- Tabii ki sana yardım edeceğim.
- tabii
- natural, pertaining to nature
- tabii
- sure
Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
- Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- tabii
- natural " doğal; naturally, of course; Certainly!, Of course!, Definitely, Sure, Be my guest!
- tabii
- natural, unaffected
- tabii
- pure, unadulterated
- tabii ki
- for sure
- tabii afet
- acts of god
- tabii bir şey
- matter of course
- tabii engel
- natural obstacle
- tabii frekans
- natural frequency
- tabii gaz
- natural gas
- tabii ki
- needless to say
I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit.
- Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum.
- tabii ki
- sure
Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
- Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- tabii ki
- no wonder
- tabii ki
- it goes without saying
- tabii ki elbette
- of course
- tabii manyetik inhiraf
- (Askeri) magnetic declination
- tabii manyetik sapma
- (Askeri) magnetic declination
- tabii olmayan
- labored
- tabii sapma
- (Askeri) variation
- tabii sapma istasyonu
- (Askeri) declinating station
- tabii seleksiyon
- natural selection
- tabii sirkülasyon
- (Fizik,Teknik) gravity circulation
- tabii taş
- natural stone
- tabii afet
- natural disaster
- tabii afet
- act of God
- tabii agrega
- natural aggregates
- tabii asfalt
- natural asphalt
- tabii basınç
- natural pressure
- tabii bolluk
- (Kimya) natural abundance
- tabii borç
- (Ticaret) imperfect obligation
- tabii borçlar
- law natural obligations
- tabii boşluk oranı
- natural void ratio
- tabii büyüklükte
- large-scale
- tabii davranış
- native behaviour
- tabii dağılma
- (Askeri) stripped deviation
- tabii denge
- (Biyoloji) natural equilibrium
- tabii dolaşım
- natural circulation
- tabii drenaj
- natural drainage
- tabii elektriksel saha
- natural electrical field
- tabii erozyon
- geologic erosion
- tabii felaket
- (Ticaret) natural catastrophe
- tabii gerilim
- self-potential
- tabii gizleme
- (Askeri) natural concealment
- tabii haklar
- (Ticaret) natural rights
- tabii havalandırma
- natural ventilation
- tabii inşaat taşı
- natural building stone
- tabii iş bölümü
- natural division of labour
- tabii işsizlik oranı
- natural rate of unemployment
- tabii kanal
- natural channel
- tabii kanal metodu
- natural channel method
- tabii kaya asfalt
- natural rock asphalt
- tabii kaya hattı
- original rock line
- tabii kayma açısı
- angle of repose
- tabii ki
- needless to say, it goes without saying
- tabii ki
- of course
You can do whatever you want to, of course.
- Ne istersen yapabilirsin tabii ki de.
Of course I'll help you.
- Tabii ki sana yardım edeceğim.
- tabii ki
- go ahead!
- tabii ki
- just so
- tabii kil
- natural clay
- tabii kil
- undisturbed clay
- tabii kil
- intact clay
- tabii kişi
- (Kanun) natural person
- tabii konveksiyon
- free thermal convection
- tabii kum
- natural sand
- tabii lif
- (Tekstil) natural fibre
- tabii liman
- natural harbour
- tabii mera
- (Tarım) wild pasture
- tabii mera
- (Tarım) native range
- tabii monopol
- (Ticaret) natural monopoly
- tabii müşahede
- natural observation
- tabii mıknatıs
- natural magnet
- tabii olarak
- as a matter of course
- tabii plajlar
- natural beaches
- tabii radyasyon
- terrestrial radiation
- tabii radyasyon
- natural radiation
- tabii radye
- natural raft
- tabii renkli
- natural-coloured
- tabii reçine
- natural resin
- tabii rutubet muhtevası
- natural moisture content
- tabii saha
- natural area
- tabii sapma noktası
- (Askeri) declinating point
- tabii senatör senator who holds
- a life appointment in a senate
- tabii sirkülasyonlu ısıtma
- (Fizik,Teknik) gravity circulation heating
- tabii sistem
- (Botanik, Bitkibilim) natural system
- tabii su muhtevası
- natural moisture content
- tabii su muhtevası
- natural water content
- tabii tekel
- (Ticaret) natural monopoly
- tabii temel
- natural foundation
- tabii tolerans
- (Ticaret) natural tolerance
- tabii toprak deposu
- natural soil deposit
- tabii uranyum
- (Çevre) natural uranium
- tabii yatak
- natural bed
- tabii yüzey akımı
- natural runoff
- tabii zemin
- original ground
- tabii zemin
- natural ground
- tabii zemin hattı
- original ground line
- tabii zemin hattı
- natural ground surface
- tabii zemin sathı
- original ground surface
- tabii zemin seviyesi
- original ground level
- tabii zemin seviyesi
- level-original ground
- tabii zemin tabakası
- natural soil stratum
- tabii çakıl
- bank gravel
- tabii çimento
- (İnşaat,Teknik) natural cement
- tabii ölçek
- natural scale
- tabii üye
- (Ticaret) ordinary member
- tabii şev
- natural slope
- tabii şev açısı
- natural angle of repose
- Tabii
- (Tıp) physical
- tabi
- adjective
- sevk-i tabii
- drive
- sevk-i tabii
- motive
- sevk-i tabii
- incentive
- tabi
- doch
- tabi
- amenable
- tabi
- inferior to
- tabi
- associate
- tabi
- under the influence of
- tabi
- ensuant
- tabi
- subordinate to
- tabi
- of course
Of course he was familiar with jazz.
- Tabii ki caz müziğine aşina idi.
You can do whatever you want to, of course.
- Ne istersen yapabilirsin tabii ki de.
- tabi
- appurtenant
- tabi
- surely
- tabi
- certainly
- tabi
- sure
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
- Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- tabii
- be my guest
- tabi
- subject to the
- tabi
- {s} subject
A man of strong will is not subject to corruption.
- Güçlü bir adam yolsuzluğa tabi olamaz.
Everything is subject to the laws of nature.
- Her şey doğanın kurallarına tabidir.
- tabi
- be subject
- tabii
- the course of
- Birleşmiş Milletler (UN) Uluslar Arası Tabii Afetleri Önlemenin On Yılı
- (Askeri) International Decade for Natural Disaster Reduction (UN)
- pek tabii
- no wonder
- pek tabii
- of course
- tabi
- tributary, vassal state
- tabi
- tributary (of a river, lake)
- tabi
- dependent (on), contingent (on)
- tabi
- subordinate
- tabi
- subject (to); bound (by)
- tabi
- dependent
- tabi
- dependant
- tabi
- national; citizen; subject
- tabi
- dependent, subordinate, subject
- tabi
- linked
- tabi
- subsidiary
- tabii
- unlabored
- tabii
- unstudied
- tabii
- connatural
- tabii
- certes
- tabii
- matteroffact
- tabii
- simple
- tabii
- native
- tabii
- innate
- tabii
- evident
- tabii
- virgin
- tabii!
- {k} (deyim) sure thing