Everything is subject to the laws of nature.
- Her şey tabiat kanunlarına tabidir.
The plan is subject to his approval.
- Plan onun onayına tabidir.
Import goods are subject to high taxes.
- İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
A man of strong will is not subject to corruption.
- Güçlü bir adam yolsuzluğa tabi olamaz.
I am against the war, of course.
- Tabii ki de savaşa karşıyım.
Of course I'll help you.
- Tabii ki sana yardım edeceğim.
Sure, Tom, I understand.
- Tabii, Tom, anlıyorum.
Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
- Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
If that is the real aim, naturally I would not know about that.
- Asıl amaç buysa bilmem tabii.
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
- Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
Of course he was familiar with jazz.
- Tabii ki caz müziğine aşina idi.
Of course I'll help you.
- Tabii ki sana yardım edeceğim.
All economic problems would be solved, if they made complacency taxable.
- Eğer kendi kendine yetmeyi vergiye tâbi yapmış olsalar, tüm ekonomik sorunlar çözülürdü.
This camera is dutiable.
- Bu kamera gümrüğe tabiidir.