taşlaştıran

listen to the pronunciation of taşlaştıran
Турецкий язык - Английский Язык
stony
Of a person, lacking warmth and emotion
As hard as stone
Of an action such as a look, showing no warmth of emotion

She gave him a stony reception.

{a} made or full of stones, very hard, cruel
Of or pertaining to stone, consisting of, or abounding in, stone or stones; resembling stone; hard; as, a stony tower; a stony cave; stony ground; a stony crust
A stony expression or attitude does not show any sympathy or friendliness. He drove us home in stony silence
Inflexible; cruel; unrelenting; pitiless; obdurate; perverse; cold; morally hard; appearing as if petrified; as, a stony heart; a stony gaze
Containing or made up of stones
(i) A stoniness class in which there are enough stones at or near the soil surface to be a continuing nuisance during operations that the mix the surface layer, but they do not make most such operations impractical (ii) Containing appreciable quantities of stones See also rock fragments
hard as granite; "a granitic fist"
Stony ground is rough and contains a lot of stones. The steep, stony ground is well drained. a stony track
Converting into stone; petrifying; petrific
Refers to a soil containing stones in numbers that interfere with or prevent tillage
{s} rocky, covered with stones; resembling stone, hard; pitiless, unfeeling; unresponsive, expressionless
When a ball comes to rest near the flagstick
abounding in rocks or stones; "rocky fields"; "stony ground"; "bouldery beaches"
showing unfeeling resistance to tender feelings; "the child's misery would move even the most obdurate heart"
taş
stone

The house had a stone wall around it. - Evin etrafında taş bir duvar vardı.

Kill two birds with one stone. - Tek bir taşla iki kuş öldür.

taş
rock

Tom knows better than to throw rocks at the other children. - Tom'un diğer çocuklara taş atmayacak kadar aklı var.

The rocks on this beach remind me of those summer days when Laura and I played in the sand until nightfall. - Bu sahildeki taşlar bana Laura ve benim gece karanlığına kadar kumda oynadığımız o yaz günlerini hatırlatıyor.

taş
{i} dig

The prisoner of war bore himself with great dignity. - Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.

taş
playing piece, counter (used in a board game such as chess or checkers)
taş
stone, gem (in a piece of jewelry)
taş
(a) stone; (a) rock
taş
{i} flint

The landscape was cold and sharp as flint. - Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.

taş
slang money, dough, rocks
taş
(Askeri) rubble stone
taş
precious stone

Tom stole a precious stone and pawned it. - Tom değerli bir taş çaldı ve onu rehin bıraktı.

The diamond is a precious stone. - Elmas kıymetli bir taştır.

taş
quip
taş
piece

Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there. - Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.

taş
turbulence
taş
{f} overflowing

Modern society is overflowing with all sorts of information. - Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.

The stadium was overflowing with people. - Stadyum, insanlarla taşıyordu.

taş
concretion
taş
{f} flooding

The periodic flooding of the Nile is very important to Egypt. - Nil'in periyodik taşkınları Mısır için çok önemlidir.

taş
(Askeri) rubble
taş
{f} flood

The typhoon caused the river to flood. - Tayfun nehrin taşmasına neden oldu.

Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls. - Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.

taş
{f} bubbling over
taş
brim over
taş
bubble over
taş
{f} flooded

Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls. - Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.

The market was flooded with foreign goods. - Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu.

taş
{f} brim
taş
scale
taş
{f} well over
taş
masonry
taş
{f} overflow

Modern society is overflowing with all sorts of information. - Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.

This river sometimes overflows after the thaw. - Bu nehir bazen çözülme sonrası taşar.

Taş
(Tıp) lapis
taş
stone, rock, made of stone or rock
taş
jibe
taş
lapidary
taş
stone; rock; precious stone; piece, man; allusion, innuendo, dig (at sb); calculus, stone
taş
gibe; allusion
taş
small stones and pebbles; jeer
taş
dig, barbed allusion
taş
gem; gravel
taş
innuendo
taş
med. stone, calculus (e.g. kidney stone, gallstone)
taş
fixed but vacant (stare)
taş
(dama) piece
taş
{i} gem

Rubies are one of most beautiful gems in the world. - Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.

At last, the gem was in his hands. - Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.

taş
{i} allusion
taş
stony
taş
tile
taş
brimming
taş
{i} gibe
taş
pavement
taş
{i} hit

Tom threw a rock at the bottle, hit it and broke it. - Tom şişeye taş attı, onu vurdu ve onu kırdı.

He hit two birds with one stone. - Bir taşla iki kuş vurdu.

taş
{i} jeer
taş
brick
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение taşlaştıran в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Taş
(Osmanlı Dönemi) VAKA'
Taş
(Hukuk) SENG
Taş
(Osmanlı Dönemi) SİLAM
taş
Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde
taş
Tavla pulu
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme: "Tophane yukarılarında taştan bir binada oturuyordu."- S. F. Abasıyanık
taş
Taştan yapılmış, taştan oluşmuş
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme: "Ertesi günü kaldırıp Karacaahmet'e gömdüler, bir taş diken olmadı."- M. Ş. Esendal
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli taş
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça. Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Dama, domino gibi oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik veya tahta parçalardan her biri
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher
taş
Alaylı halk şiiri
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça
taş
Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Bazı organların içinde, özellikle idrar kesesi vb.nde oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı madde
taş
Birine dokunsun diye söylenen söz
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme
taşlaştıran
Избранное