Mucizevi bir şekilde, Leyla'nın yaraları hayatı tehdit edici değildi.
- Miraculously, Layla's wounds weren't life-threatening.
Bu ilaç, mucizevi iyileştirici güçleriyle bilinir.
- This medicine is known for its miraculous healing powers.
Mucize eseri olarak hayatta kaldı.
- He miraculously survived.
Prag mucize eseri olarak on dördüncü yüzyılda vebadan kurtuldu.
- Miraculously, during the fourteenth century, Prague was spared from the Black Death.