The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
Tom sat on the porch, reading the evening paper.
- Tom akşam gazetesini okurken sundurmada oturdu.
Tom sat on the porch and read the paper.
- Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
Tom decided to submit his resignation.
- Tom istifasını sunmaya karar verdi.
I submitted the application myself.
- Başvurumu kendim sundum.
I'll be presenting a paper at a conference.
- Konferansta bir rapor sunuyor olacağım.
People need to be more lively when presenting their work.
- İnsanlar işlerini sunarken daha canlı olması gerekir.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
I offer you my hearty congratulations.
- Size içten tebriklerimi sunarım.
Paul offered a new plan.
- Paul, yeni bir plan sundu.
Güneş gökyüzünde parlıyor.
- The sun is shining in the sky.
Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
- Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
Her pazar tenis oynardı.
- She used to play tennis every Sunday.
Dün cumartesi değil, pazardı.
- Yesterday was Sunday, not Saturday.
Her pazar tenis oynardı.
- She used to play tennis every Sunday.
Dün cumartesi değil, pazardı.
- Yesterday was Sunday, not Saturday.
Kaldırımda bir şemsiye vardı.
- There was a sunshade over the sidewalk.
Bankalar güneşli bir günde sana bir şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
Bazı insanlar güneşleniyordu, diğerleri yüzüyordu.
- Some people were sunbathing, others were swimming.
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Gündoğumunu görmek için erken kalktı.
- She got up early in order to see the sunrise.
Ne güzel bir gündoğumu o!
- What a beautiful sunrise it is!
Tom ve Mary yılın ilk güneşinin doğuşunu görmek için erken uyandı.
- Tom and Mary woke up early to see the first sunrise of the year.
Babamın doğum günü bu yıl pazar gününe denk geliyor.
- My father's birthday falls on Sunday this year.
Önümüzdeki sene doğum günüm Pazara denk gelecek.
- Next year my birthday will fall on Sunday.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.