They could not prove their charges.
- Suçlamaları ispat edemediler.
The DNA test cleared him of all charges.
- DNA testi onu tüm suçlamalardan kurtardı.
Tom denied the accusation.
- Tom suçlamayı reddetti.
President Clinton denied the accusation.
- Başkan Clinton suçlamayı reddetti.
The charge was not true.
- Suçlama doğru değildi.
I deny all those charges.
- Ben tüm bu suçlamaları reddediyorum.
Tom always tries to blame someone else for his failures.
- Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
Don't blame Tom for what Mary did.
- Mary'nin söylediği için Tom'u suçlama.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
He was accused of murder.
- O cinayetle suçlandı.
The investigators tried to pin the blame on the pilot.
- Araştırmacılar pilotu suçlamaya çalıştı.
In the absence of sufficient proof, the police could not indict him.
- Yeterli kanıt yokluğunda, polis onu suçlayamadı.
The grand jury indicted Tom for murder.
- Büyük jüri Tom'u cinayetle suçladı.
Not only you but I also was to blame.
- Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
I don't blame you for the accident; it was not your fault.
- Kaza için seni suçlamıyorum, senin hatan değildi.
Stop blaming him for your mistakes.
- Hataların için onu suçlamaktan vazgeç.
I am far from blaming him.
- Onu suçlamaktan uzağım.
You'd better be very sure before you accuse Tom of anything.
- Birini bir şeyle suçlamadan önce çok emin olsan iyi olur.
Do not accuse me of anything.
- Beni hiçbir şeyle suçlama.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
He is accused of murder.
- O cinayetle suçlanıyor.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
You have no grounds for accusing Jill of stealing the stock certificates.
- Jill'i hisse senetlerini çalmakla suçlayacak hiçbir dayanağın yok.
I'm not accusing you of anything.
- Ben sizi bir şeyle suçlamıyorum.
Sami didn't incriminate himself.
- Sami kendini suçlamadı.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
Tom deserves to be blamed.
- Tom suçlanmayı hak ediyor.
I blamed him for the accident.
- Kaza için onu suçladım.