Yabancı dil bilgisi, beyin etkinliğini uyarır.
- Knowledge of foreign languages stimulates brain activity.
Ekonomiyi canlandırmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
- We must do everything we can to stimulate the economy.
Övgü öğrencileri çok çalışmaya teşvik eder.
- Praise stimulates students to work hard.
Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.
- Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.
Harcanan para ekonomiyi canlandırıyor.
- Spending money stimulates the economy.
Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
- Falling interest rates have stimulated the automobile market.
Heyecan verici ve tahrik ediciydi.
- It's been exciting and stimulating.
Tartışma entellektüel olarak tahrik ediciydi.
- The discussion was intellectually stimulating.
Zihinsel bir uyarıma ihtiyacım var.
- I need some mental stimulation.
Bütün çocukların uyarıma ihtiyacı vardır.
- All children need stimulation.
Bütün çocukların uyarıma ihtiyacı vardır.
- All children need stimulation.
Zihinsel bir uyarıma ihtiyacım var.
- I need some mental stimulation.
Tom'la çok uyarıcı bir konuşma yaptım.
- I had a very stimulating conversation with Tom.
Onu çok uyarıcı buluyorum.
- I find it very stimulating.
Onu çok uyarıcı buluyorum.
- I find it very stimulating.
Tom'la çok uyarıcı bir konuşma yaptım.
- I had a very stimulating conversation with Tom.
... individually in response to different needs and stimulate he also believe this ...
... and has all brain we close down to further stimulate if you checked it ...