Bu sadece geçici bir hevesti.
- It was only a passing fad.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
Fadıl, İslam'a merak sardı.
- Fadil became interested in Islam.
Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.
Tom model demiryolu meraklısı.
- Tom is a model railroad hobbyist.
Tom kendine meraklı diyor.
- Tom calls himself a hobbyist.
Heraldry is his hobbyhorse: he steers the conversation in that direction whenever he gets the chance.
- Die Wappenkunde ist sein Steckenpferd: er lenkt das Gespräch bei jeder sich bietenden Gelegenheit in diese Richtung.