Tom işçiyi çalmakla suçladı.
- Tom accused the employee of stealing.
O beni parasını çalmakla suçladı.
- She accused me of stealing her money.
Hırsızlık yapacağıma açlıktan ölürüm.
- I would rather starve to death than steal.
Ben bir çocuğun süpermarkette hırsızlık yaptığını görsem, ben onu yöneticiye rapor ederim.
- If I saw a boy steal something in the supermarket, I would report him to the manager.
Yoksulluk onu çalmaya zorladı.
- Poverty drove him to steal.
Çalmayla ilgili olarak benden şüphelenmiş olmalılar.
- They must have suspected me of stealing.
Bu gerçek bir kelepir.
- This is a real steal.
If you suspect a shop stealer, pay this person a lot of attention.
At this price, this car is a steal.
He stole the car for two thousand less than its book value.
Three irreplaceable paintings were stolen from the gallery.