İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
- Tom is going steady with Mary.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
- Is this ladder steady enough?
Bu köprü sağlam görünüyor.
- This bridge looks steady.
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
- Jack and Betty have been going steady for a month.
İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.
- You've got to get a steady job.
Asla sürekli bir işim olmadı.
- I've never had a steady job.
Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?
- Do you have a steady girlfriend?
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
- Tom doesn't have a steady girlfriend.
İstikrarlı bir kız arkadaşım var.
- I have a steady girlfriend.
Lütfen bu merdiveni sabit tut.
- Please hold this ladder steady.
Otobanda sabit bir hızda kaldı.
- He maintained a steady speed on the highway.