spread with oil; grease, lubricate

listen to the pronunciation of spread with oil; grease, lubricate
Английский Язык - Турецкий язык

Определение spread with oil; grease, lubricate в Английский Язык Турецкий язык словарь

oil
yağ

Bana içinde yağ olan metal kovayı ver. - Give me the metal bucket with the oil in it.

Su ve yağ birbirine karışmaz. - Oil and water don't blend.

oil
zeytinyağı

O, kirpiklerine niçin zeytinyağı uyguluyor? - Why does she apply olive oil on her lashes?

Salata; zeytinyağı, kızarmış ekmek parçaları ve fındık olmadan eksiktir. - The salad is incomplete without olive oil, croutons and nuts.

oil
küspe
oil
yağ sürmek
oil
petrol

Japonya petrol ithal ediyor. - Japan has to import oil.

Ben bir petrol şirketi için çalışıyorum. - I work for an oil company.

oil
{f} yağ çekmek
oil
oil cake keten veya pamuk tohumunun posası
oil
{i} yağ,yağ
oil
yağ gibi şey
oil
{f} yağcılık yapmak
oil
oil field petrol sahası
oil
oil color yağlıboya
oil
{i} gaz

Güneydoğu kömür, ham petrol ve doğal gaz ile ilgili önemli bir enerji üreticisidir. - The Southeast is a major energy producer of coal, crude oil, and natural gas.

Kömür, doğal gaz ve petrol, milyonlarca yıl önce yaşamış bitki ve hayvanların kalıntılarıdır. - Coal, natural gas and oil are the remains of plants and animals that lived millions of years ago.

oil
oil lamp yağ lambası
oil
{f} yağ çekmek, pohpohlamak
oil
{f} yağlamak
oil
{i} yağcılık yapma
oil
{i} yağlıboya

Karakalem çizimi yağlıboyadan daha kolay, ama ikisi de düşündüğümden daha zor. - Charcoal drawing is easier than oil painting, but both are harder than I thought.

Английский Язык - Английский Язык
{f} oil
spread with oil; grease, lubricate

    Расстановка переносов

    spread with oil; grease, lu·bri·cate

    Произношение

Избранное