Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Ağaçtaki kedi bana doğru aşağıya geldi.
- The cat on the tree came down to me.
Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
- Tom ran down the stairs.
O, merdivenden düştü.
- She fell down the ladder.
İkizler kızamıktan dolayı yatağa düştü.
- The twins have come down with measles.
Tom ve Mary kanolarında nehrin aşağısına doğru sürüklendiler.
- Tom and Mary drifted down the river in their canoe.
At yolun aşağısına doğru tırıs gitti.
- The horse trotted down the road.
Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
- You look pretty down.
Yıkılmış bazı eski evler gördük.
- We saw some old houses pulled down.
Araba havalimanına giderken bozuldu.
- The car broke down on the way to the airport.
Hava bu gece soğuyacak.
- It will cool down tonight.
I went down to Miami for a conference.