sorunluluk

listen to the pronunciation of sorunluluk
Турецкий язык - Английский Язык
the problem of
sorun
trouble

The rich have troubles as well as the poor. - Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.

I have nothing to do with their troubles. - Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.

sorun
issue

The request became a hot political issue in the presidential campaign. - İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.

How do you feel about the issue? - Sorun hakkında nasıl hissediyorsun?

sorun
problem

She kept silent about the problem. - Sorun konusunda sessiz kaldı.

There seems to be some genetic problem with this animal. - Bu hayvanın, bazı kalıtsal sorunları varmış gibi görünüyor.

sorun
challenge

This woman is mentally challenged. - Bu kadının zihinsel sorunları var.

I could hardly refuse Tom's challenge. - Tom'un sorununu güçlükle reddedebildim.

sorun
chose

I chose to ignore the problem. - Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.

sorun
drawback
sorun
complication
sorun
{i} difficulty

I had difficulty working out the problem. - Sorunu çözmede zorluk çektim.

I had difficulty in making myself understood in French. - Derdimi Fransızca anlatmada sorun yaşadım.

sorun
problem, question, matter, strife, complication, affair, case problem, mesele
sorun
cause

Tom causes me a lot of trouble. - Tom bana çok sorun çıkarıyor.

A traffic accident caused us a lot of trouble. - Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.

sorun
{i} grievance
sorun
{i} ill

Illegal immigration is a serious problem in this country. - Yasadışı göç, bu ülkede ciddi bir sorundur.

Illegal immigration is a serious problem. - Yasadışı göç ciddi bir sorundur.

sorun
puzzle
sorun
affair

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

A new affair is agitating the police administration. - Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.

sorun
(Bilgisayar) error
sorun
concern

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

Overpopulation is a big concern. - Aşırı nüfus büyük bir sorundur.

sorun
look-out
sorun
(Kanun) dispute

Industrial disputes are still a problem. - Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.

sorun
snafu
sorun
(Ticaret) job

By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly. - Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.

Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would. - Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.

sorun
worry

You have enough on your mind without worrying about my problems. - Benim sorunlarım hakkında endişe etmeden senin aklında yeterince var.

It's not such a big problem. You're worrying way too much. - O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.

sorun
strife
sorun
(Konuşma Dili) a hornet's nest
sorun
(Konuşma Dili) hornets' nest
sorun
case

In that case, we've got a problem... - Bu durumda, bir sorunumuz var.

In case of trouble, please call me. - Sorun olursa, lütfen beni arayın.

sorun
question

There is not an answer for your question. - Sorun için cevap yok.

sorun
tribulation
sorun
matter

I would like to talk with you about this matter. - Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.

Nothing is the matter with the car. It's just that you are a bad driver. - Arabada sorun yok, sadece sen kötü bir sürücüsün.

sorun
business

It's his problem. It's none of my business. - Bu onun sorunu. Benim işim değil.

sorun
{i} funeral
sorun
trouble of
sorun
packet
sorun
proposition
sorun
hurdle

The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen. - Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.

sorun
lookout
sorun
issue , problem
sorun
hangup
sorun
problem, question, matter; issue, point under consideration
sorun
knot
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение sorunluluk в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Sorun
dava
Sorun
mesele
sorun
Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem
sorun
çözüm bekleyen karmakarışık durum
sorun
Sıkıntı veren durum, dert
sorunluluk
Избранное