Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.
- Tom found that he actually liked working for Mary.
Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.
- Tom says he has actually seen a ghost.
Reel sayılar kümesi sayılamazdır.
- The set of real numbers is uncountable.
Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
- Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
Aman Tanrım, bu dondurma gerçekten çok iyi!
- Damn, this ice cream is really good!
Sen gerçekten çok kibarsın.
- You're really too kind.
Bunun doğru olduğunu gerçekten düşünüyor musun?
- Do you actually think that's true?
Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.
- Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this.
Ve aslında bu projenin herkese ihtiyacı var.
- And actually, this project needs everyone.
Tom aslında Boston şehri sınırları içinde yaşamıyor.
- Tom doesn't actually live within Boston city limits.
Why do not you . . . bear leal and soothfast evidence in her behalf, as ye may with a clear conscience! --Sir W. Scott.
I care not if the pomps you show be what they soothfast appear. --Ralph Waldo Emerson.