Tom ve Mary sınıf arkadaşıydı.
- Tom and Mary were classmates.
Kız kardeşim lise sınıf arkadaşıyla evlendi.
- My sister married her high school classmate.
Tom ve sınıf arkadaşları yarın öğleden sonra bir sanat müzesine gidecek.
- Tom and his classmates are going to an art museum tomorrow afternoon.
O, tüm sınıf arkadaşları ile iyi geçinir.
- He's getting along well with all of his classmates.
Danny and I have been classmates for five years, but I've never spoken to him outside of lessons.