Çin'e gidersem, bu mümkün olduğu kadar çok Çince konuşmak amacıyla olurdu.
- If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
- If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
Hemen hemen işi bitirdi.
- He has all but finished the work.
Tom ve Mary hemen hemen evlidir.
- Tom and Mary are as good as married.
Gözlüksüz o hemen hemen kördür.
- Without her glasses she was as good as blind.
İşim neredeyse bitti.
- My work is as good as done.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
Ben vardığımda parti neredeyse bitmişti.
- The party was all but over when I arrived.
Birçok küçük kasabaların ana yolları büyük ölçüde Wal-Mart gibi büyük devlerin sayesinde neredeyse bırakılmaktadırlar.
- The main streets of many small towns have been all but abandoned thanks, in large part, to behemoths like Wal-Mart.