Bildiğim kadarıyla, o iyi bir adam.
- He is, so far as I know, a good guy.
Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
- So far as I know, she is still unmarried.
Trene zamanında yetişmek için acele etti.
- He hurried so as to be in time for the train.
Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
- Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
insofar as (or that), to the extent that, to such an extent.