İşitebilmek için önde oturdu.
- He sat in the front so as to be able to hear.
O, zamanında varmak için koştu.
- He ran, so as to arrive on time.
Tüm bu mallar ağır biçimde vergilendiriliyor.
- All these goods are heavily taxed.
Benim karaciğerim ağır biçimde hasar görmüştür.
- My liver is heavily damaged.
Tom Mary ile tanışmadan önce, çok içerdi.
- Before Tom met Mary, he drank heavily.
Bill babasının çokça sigara içmesinden nefret ediyor.
- Bill hates his father smoking heavily.
Şirketimizin geleceği tehlikede. Son birkaç yıldır aşırı derecede borçluyuz.
- The future of our company is at stake. We have been heavily in the red for the last couple of years.
Aşırı derecede yağmur yağıyor.
- It is raining heavily.
Bina yangında ağır şekilde hasar gördü.
- The building was heavily damaged by fire.
Ağır şekilde sakinleşmiştim.
- I was heavily sedated.
Eğer çok şiddetle yağmur yağmasaydı oyun iptal edilmezdi.
- The game would not have been called off if it hadn't rained so heavily.
Ne kadar şiddetle kar yağarsa yağsın gitmek zorundayım.
- No matter how heavily it snows, I have to leave.
his heavily muscled arms.