Tom is quite sneaky, isn't he?
- Tom oldukça sinsi, değil mi?
No matter how sneaky you are, you can never surprise yourself.
- Ne kadar sinsi olursan ol, asla kendine sürpriz yapamazsın.
That's a very insidious disease. You don't notice it until it's too late.
- Bu çok sinsi bir hastalık. Çok geç olana kadar onu fark etmezsiniz.
What an insidious assumption.
- Ne kadar sinsi bir varsayım.
She looked at me with a sly smile on her face.
- O, yüzünde sinsi bir gülümsemeyle bana baktı.
The innkeeper grinned slyly.
- Hancı sinsice sırıttı.
Tom was caught sneaking out of the room.
- Tom odadan sinsice çıkarken yakalandı.
The spy was very furtive as he stole the keys from the guard.
- Ajan bekçiden anahtarları çalarken çok sinsiydi.
Tom sneaked up behind Mary without being noticed.
- Tom farkedilmeden sinsice Mary'nin arkasına yaklaştı.
No matter how sneaky you are, you can never surprise yourself.
- Ne kadar sinsi olursan ol, asla kendine sürpriz yapamazsın.