Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşma.
There are 40 pupils in this class.
- Bu sınıfta kırk öğrenci var.
There were few children in the classroom.
- Sınıfta az sayıda çocuk vardı.
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşma.
She was in the eighth grade.
- O sekizinci sınıftaydı.
I dropped out of school when I was in the 7th grade.
- Yedinci sınıftayken okulu bıraktım.
He finished sorting the papers.
- O, evrakları sınıflandırmayı bitirdi.
We should sort the students' names alphabetically.
- Öğrencilerin isimlerini alfabetik sıraya göre sınıflandırmalıyız.
He ordered the boys not to shout in the classroom.
- Çocuklara sınıfta yüksek sesle konuşmamalarını emretti.
I did some extra credit work in order to pass that class.
- O sınıfı geçmek için biraz ekstra kredi çalışması yaptım.
Classification is not my specialty.
- Sınıflandırma benim uzmanlığım değil.
Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
- Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
This document is classified.
- Bu belge sınıflandırılmış.
The librarian classified the books according to subject.
- Kütüphaneci kitapları konularına göre sınıflandırdı.
The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
Form is temporary, class is permanent.
- Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.
Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.
- On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.
On a scale of 1 to 10, please rate your proficiency in the following languages.
- 10 a 1 ölçeğinde, lütfen aşağıdaki dillerdeki yeterliliğini sınıflandır.
Tom gave up running for class president.
- Tom sınıf başkanlığı için adaylığını koymaktan vazgeçti.
Next to him, I'm the fastest runner in our class.
- Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.