Haberi duyduğunda, o şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she heard the news.
O, mektubumu aldığında şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she received my letter.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
Tom konuşamayacak kadar çok şaşkındı.
- Tom was too surprised to talk.
Neden bu kadar şaşkınsın?
- Why are you so surprised?