Meselenin ciddiyetini anlayamıyorlardı.
- They couldn't comprehend the seriousness of the matter.
Tom yakında hatasının ciddiyetini fark etti.
- Tom soon realized the seriousness of his error.
Bize Newton'un yerçekimi kanununu keşfettiği öğretildi.
- We were taught that Newton discovered the law of gravity.
Yerçekimi insan vücuduna baskı yapıyor.
- Gravity stresses the human body.
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
Ciddi olmanın zamanı geldi.
- Time has come to get serious.
Benim evcil köpeğim ağır hastaydı.
- My pet dog was seriously ill.
Barney ağır şekilde yaralandı.
- Barney was wounded seriously.
Nesnelerin ağırlığının sebebi yer çekimidir.
- Gravity causes objects to have weight.
İki nesne arasındaki çekim kuvveti iki kütlenin ürünü ile orantılıdır ve onların kütle merkezleri arasındaki mesafeyle ters orantılıdır.
- The force of gravity between two objects is proportional to the product of the two masses, and inversely proportional to the square of the distance between their centers of mass.
Yerçekimi her şeyi dünyaya düşürür.
- Gravity brings everything down to Earth.
Yerçekimi insan vücuduna baskı yapıyor.
- Gravity stresses the human body.
Tom durumun ciddiyetinin farkında değildi.
- Tom wasn't aware of the gravity of the situation.
Bu hafif bir hatanın ciddi yaralanmalara yol açabileceği çok tehlikeli bir spor.
- It's a very dangerous sport, where a slight mistake can lead to serious injury.
Önemli bir problemimiz var.
- We have a serious problem.
Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.
- The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over.
It was a surprise to see the captain, who had always seemed so serious, laugh so heartily.
This is a serious problem. We'll need our best experts.