They were freed to work for themselves.
- Kendileri için çalışmak üzere serbest bırakıldılar.
Lincoln set the slaves free.
- Lincoln köleleri serbest bıraktı.
Mary waited years for Tom to get out of prison and was very happy when he finally got released.
- Mary yıllarca Tom'un hapisaneden çıkmasını bekledi ve sonunda o serbest bırakıldığında çok mutlu oldu.
The prisoner asked to be released early.
- Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.
The prisoner was set free yesterday.
- Tutuklu dün serbest bırakıldı.
Sooner or later, the hostages will be set free.
- Er ya da geç, rehineler serbest bırakılacak.
Don't release that dog.
- O köpeği serbest bırakmayın.
Iran balks at release of American woman.
- İran Amerikalı kadının serbest bırakılmasına karşı çıkıyor.
Tom refused to let go.
- Tom serbest bırakmayı reddetti.