Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I no longer love you.
- Artık seni sevmiyorum.
I thought he loved you, but as it is, he loved another girl.
- Ben onun seni sevdiğini sanıyordum, ama gerçekte, o başka bir kız seviyordu.
You can buy it for a thousand yen or so.
- Sen onu yaklaşık bin yene alabilirsin.
Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
- Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
Are you Chinese or Japanese?
- Sen Çinli misin yoksa Japon musun?
Who are you and where do you come from?
- Sen kimsin ve nereden geliyorsun?
Who are you to speak with me like that?
- Sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun?
It's just you and me.
- Bu sadece sen ve ben.
John wants to see you and me.
- John, sen ve beni görmek istiyor.
The Seine flows through central part of Paris Basin.
- Sen nehri Paris havzasının merkezine doğru akar.
Tom, where are you? We miss you!
- Tom, neredesin Seni özlüyoruz!
you are my love - sen benim aşkımsın.
Oh my God, you too???
- Aman Allah'ım, sen de mi?
I know you're not completely innocent, you too, share some of the blame.
- Tamamen masum olmadığını biliyorum, sen de suçun birazını paylaş.
Hear all, see all, say nowt. Ate all, sup all, pay nowt. An if ever tha does anythin for nowt, mek sure tha does it for tha sen..
I'm not doing it, do it thee sen!.
... WEI-SEN LI: The second thing is sometimes is the huge job, ...
... Also, Wei-Sen Li, thank you very much for talking about ...