Onun evinin önünde bir ileri bir geri yürüdü.
- He walked to and fro in front of her house.
Biz ileri geri koşuyorduk.
- We were running to and fro.
Ben nefesimi tutmaya çabalarken dalgalar beni şiddetle ileri geri fırlatıyordu.
- The waves were tossing me viciously to and fro as I struggled to hold my breath.
Benim Çincem mükemmel olmaktan uzak, ama aşağı yukarı onun söylediği her şeyi anlayabiliyorum.
- My chinese is far from perfect, but I can roughly understand everything he is saying.
Buradan Belediye binasına yürümek aşağı yukarı ne kadar zaman alır?
- How much time, more or less, does it take to walk from here to the town hall?
A light tossing to and fro and still rapidly advancing showed that one of the newcomers carried a lantern.