I would therefore like to draw attention to the Report of the Committee on Invisible Members of Parliament.
- Bu sebeple, Komite'nin Parlamento'nun Görünmez Üyeleri hakkındaki raporuna dikkat çekmek isterim.
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir sebep yok.
There are a good many reasons why you shouldn't do it.
- Onu yapmaman için çok sayıda sebepler var.
It transpired that fire was caused by a careless smoker.
- Yangına dikkatsiz bir sigara içicisinin sebep olduğu ortaya çıktı.
Cause and effect react upon each other.
- Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.
Is there any reason why I must obey him?
- Ona boyun eğmem için herhangi bir sebep var mı?
Can you think of any reason why Tom and Mary shouldn't get married?
- Tom ve Mary'nin niçin evlenmemeleri gerektiği hakkında herhangi bir sebep düşünebiliyor musun?
So far, your action seems completely groundless.
- Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
The people's fears aren't groundless.
- Halkın korkuları sebepsiz değildir.
Detectives considered different motives for the murder.
- Dedektifler cinayet için farklı sebepler düşündüler.
Everybody makes mistakes. That's why they put erasers on pencils.
- Herkes hatalar yapar, bu sebeple onlar kurşun kalemlere silgiler koyarlar.
It transpired that fire was caused by a careless smoker.
- Yangına dikkatsiz bir sigara içicisinin sebep olduğu ortaya çıktı.
Cause and effect react upon each other.
- Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.
No matter where you look you can see damage caused by the earthquake.
- Nereye bakarsan bak depremin sebep olduğu hasarı görebilirsin.
Although CFIT accounted for just over a third of crashes in the past six years, it caused 53% of the deaths.
- CFIT son altı yıldır çarpışmaların sadece üçte birinin üzerinde olduğunu açıklamasına rağmen ölümlerin %53'üne sebep oldu.