Seni korkutmak istemedim.
- I didn't mean to scare you.
Üzgünüm, amacım seni korkutmak değildi.
- Sorry, I didn't mean to scare you.
Tom Mary'ye bacağındaki yara izini gösterdi.
- Tom showed Mary the scar on his leg.
İğrenç bir yara izini açığa çıkarmak için kolunu sıvadı.
- Tom rolled up his sleeve, exposing a hideous scar.
Tom'un alnında Mary onu son gördüğünden beri yeni bir yara vardı.
- Tom had a new scar on his forehead since the last time Mary had seen him.
Bazı yara izleri olabilir.
- There may be some scars.
Bu çok korkutucu bir yer.
- This is a very scary place.
O orada bir yerde yalnız ve korkmuş.
- She's out there somewhere alone and scared.
Trajedi zihnimde bir yara izi bıraktı.
- The tragedy left a scar on my mind.
Tom kesinlikle ürküyor.
- Tom is certainly scared.
1920 yazına doğru Kızıl Panik bitmişti.
- By the summer of 1920, the Red Scare was over.
Tom korkmaktan çok şaşırdı.
- Tom was too surprised to be scared.
Korkmak için hiçbir neden yok.
- There's no reason to be scared.
Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
- When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
O, kediyi korkutup kaçırdı.
- She scared the cat away.
Hâlâ o kazadan kalma bir yara izim var.
- I'll still have a scar from that accident.
Bazı yara izleri olabilir.
- There may be some scars.
Gerçeği söylemek gerekirse. Ben yükseklikten korkuyorum, Sen bir korkaksın!
- To tell you the truth, I am scared of heights. You are a coward!
Tom hayaletlerden korkuyor.
- Tom is scared of ghosts.
Did that scare you when I said Boo!?.
... So they're going through a financial crisis that is scaring ...