Kazayı gördüğünü doğruladı.
- He affirmed that he saw the crash.
Onun masum olduğunu doğruladım.
- I affirmed that he was innocent.
Tom evet demek istiyor ama diyemiyor.
- Tom wants to say yes, but he can't.
Tom evet demek zorunda değildi.
- Tom didn't have to say yes.