He decided to sell the car.
- Arabayı satmaya karar verdi.
She sells medicine in the pharmacy.
- O, eczanede ilaç satıyor.
The sale of cigarettes should be banned.
- Sigara satışı yasaklanmalıdır.
He realized a large sum by the sale of the plantation.
- O ekili alanın satışını büyük miktarda gerçekleştirdi.
This medicine is still not sold in pharmacies.
- Bu ilaç, halen eczanelerde satılmamaktadır.
Stamps are not sold in this store.
- Bu dükkânda pul satılmıyor.
There are also vendors who support Linux.
- Linux'u destekleyen satıcılar var.
Tom bought a cup of coffee from a vending machine.
- Tom satış makinesinden bir fincan kahve aldı.
He made a great deal of money selling milk.
- O süt satarak çok para yaptı.
Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes.
- Bu dükkâna her ne zaman gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar.
Operasyon bir SAT timi tarafından yapıldı.
Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
- In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
Geçen cumartesi parka gittim.
- I went to the park last Saturday.
Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
- Tom sat on the porch and read the paper.
Tom akşam gazetesini okurken sundurmada oturdu.
- Tom sat on the porch, reading the evening paper.
Kanepeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı.
- He sat on the bench and crossed his legs.
İki âşık çay içerek yüz yüze oturdular.
- The two lovers sat face to face, drinking tea.