Sellers and buyers are anonymous and very hard to recognize.
- Satıcılar ve alıcılar anonimdir ve tanımak çok zordur.
There were cotton candy vendors in the shrine.
- Türbede pamuk şekeri satıcıları vardı.
When I was younger I thought that ice cream vendors could eat as much ice cream as they wanted for free.
- Gençken dondurma satıcılarının istedikleri kadar dondurma yiyebileceklerini düşünüyordum.
I bought that from a street vendor.
- Ben onu bir sokak satıcısından satın aldım.
There are many fruit vendors on the way.
- Yol üzerinde birçok meyve satıcısı vardır.
Don't forget to ask the seller if the jumper can be put in with the washing.
- Satıcıya bebek önlüğünün çamaşırla birlikte konulabilip konulamayacağını sormayı unutma.
He began to suspect something was wrong when the seller didn't allow him to test the item before buying it.
- O, malı almadan önce satıcının onu test etmesine izin vermediğinde bir şeyin yanlış olduğundan şüphelenmeye başladı.
That car salesman was a pretty off the wall kind of guy.
- O araba satıcısı oldukça acayip bir adam.
He disguised himself as a salesman and visited her house.
- O bir satıcı kılığına girdi ve onun evini ziyaret etti.
The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.
- Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.
The dealer wants to sell a car.
- Satıcı bir araba satmak istiyor.
The peddler carried a big bundle on his back.
- Seyyar satıcı sırtında büyük bir paket taşıyordu.
The shopkeeper urged me to buy it.
- Satıcı onu almam için ısrar etti.
He's a dishonest salesperson.
- Bu, dürüst olmayan bir satıcı.