She is studying fine art at school.
- Okulda güzel sanatlar okuyor.
It requires a good taste to study art.
- Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.
Homer has taught all other poets the art of telling lies skillfully.
- Homer diğer bütün şairlere ustaca yalan söyleme sanatını öğretti.
He who has skill and art, becomes famed in the world.
- Yeteneği ve sanatı olan bu dünyada ünlü olur.
A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
- Bir Japon iş adamı 200 milyon yene bir sanat eseri satın aldı.
Craft must have clothes, but truth loves to go naked.
- El sanatının giysisi olmalı, ama gerçek çıplak gitmeyi seviyor.
You're quite a craftsman.
- Sen oldukça sanatkarsın.