Hasarlı borudan su akıyordu.
- Water was coming out of the damaged pipe.
Hasarlı saygınlığını onarmayı denedim.
- I tried to repair his damaged prestige.
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Bir Belçika mezarlığındaki korkunç helikopter kazası, kurtarıcılar şimdiden 500'den fazla ceset çıkardılar.
- Horrible helicopter accident in a Belgian cemetery, the rescuers have already salvaged more than 500 corpses.
Hadi ne kurtarabilirsek kurtaralım.
- Let's salvage what we can.
Sami, Leyla'nın itibarına hasar verdi.
- Sami damaged Layla's reputation.
Elektrik kesintileri bilgisayara hasar verdi.
- The power cuts damaged the computer.
Onlara zarar verildi.
- They've been damaged.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.