Определение salonu в Турецкий язык Английский Язык словарь
- saloons
- plural of saloon
- spor salonu
- gym
We played basketball in the gym.
- Biz spor salonunda basketbol oynadık.
She did not walk to the gym.
- O, spor salonuna yürümedi.
- salon
- hall
I met a boy, who showed me the way to this hall.
- Bana bu salonu gösteren bir çocukla karşılaştım.
There was a large crowd in the hall.
- Salonda büyük bir kalabalık vardı.
- salon
- saloon
The local government closed all bars and saloons.
- Yerel yönetim tüm barları ve salonları kapattı.
Barsoom was the biggest Martian town. It had the fanciest saloon. It was the Wild, Wild Red.
- Barsoom en büyük Mars kentiydi. En süslü salona sahipti. Orası Vahşi, Vahşi Kırmızıydı.
- salon
- {i} lounge
Shall I fetch Tom from the pleasure lounge?
- Tom'u eğlence salonundan getireyim mi?
To my mind, the worst part of air travel is the hanging around in airport lounges.
- Benim düşünceme göre hava yolculuğunun en kötü yanı, havaalanı salonlarında beklemektir.
- salon
- living room
She is neither in the kitchen nor in the living room.
- O, ne mutfakta ne de salonda.
- kabul salonu
- chamber
- balo salonu
- ballroom
There's a wedding reception in the ballroom.
- Balo salonunda bir düğün var.
Miss Scarlett was killed with a candlestick in the ballroom.
- Bayan Scarlett balo salonunda bir şamdanla öldürüldü.
- konferans salonu
- auditorium
Tom is in the back of the auditorium.
- Tom, konferans salonunun arka tarafındadır.
Do the students sit in the auditorium?
- Öğrenciler konferans salonunda mı oturuyor?
- toplantı salonu
- board room
- salon
- parlor
She went to the beauty parlor.
- O, güzellik salonuna gitti.
Even after I went to bed, I was conscious of the voices in the parlor.
- Ben yatmaya gittikten sonra bile, salondaki seslerin farkındaydım.
- bale salonu
- (Muzik) balroom
- bekleme salonu
- lounge
- bekleme salonu
- waiting area
- bekleme salonu
- (Havacılık) departure lounge
- berber salonu
- barbershop
- bilardo salonu
- billiards saloon
- bilardo salonu
- billiard hall
- borsa salonu
- (Ticaret) floor
- dinlenme salonu
- lounge
- dinleti salonu
- (Muzik) auditorium
- kabul salonu
- hall
- okuma salonu
- reading hall
- oyun salonu
- amusement arcade
- oyun salonu
- (Turizm) gambling hall
- oyun salonu
- game arcade
- salon
- auditorium
Tom asked the janitor to open the door to the auditorium.
- Tom hizmetliden konferans salonuna giden kapıyı açmasını istedi.
Tom is in the back of the auditorium.
- Tom, konferans salonunun arka tarafındadır.
- salon
- drawing-room
- salon
- (Tıp) chalone
- salon
- chamber
- salon
- parour
- salon
- showroom
Our company's showroom was a hit with the ladies.
- Firmamızın sergi salonu bayanlar tarafından çok beğenildi.
Our showroom made a hit with young ladies.
- Sergi salonumuz genç bayanlarca çok sevildi.
- salon
- hail
- salon
- room
She looked at me in a deliberate way and left the meeting room.
- Kasıtlı bir şekilde bana baktı ve toplantı salonundan ayrıldı.
Five patients were in the waiting room.
- Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- sergileme salonu
- (Ticaret) showroom
- sigara içme salonu
- foyer
- spor salonu
- gymnasia
- tiyatro ara salonu
- (Muzik) crush room
- tiyatro salonu
- theatre hall
- transit salonu
- (Havacılık,Turizm) transit lounge
- yolcu salonu
- passenger hall
- salon
- sitting room
- salon
- drawing room
- salon
- hippodrome
- salon
- salon
- düğün salonu
- wedding room
- konser salonu
- Concert Hall
- lostra salonu
- Shoe Shine hall
- merasim salonu
- ceremonial hall
- açık artırma salonu
- salesroom
- balo salonu
- ball room
- bekleme odası/salonu
- waiting room
- bekleme salonu
- a) waiting room b) (havaalanında) lounge
- bekleme salonu
- waiting room
Wait in the waiting room.
- Bekleme salonunda bekleyin.
Some of the people in the waiting room were watching TV.
- Bekleme salonundaki insanların bazıları TV izliyorlardı.
- bilardo salonu
- billiard saloon
- bilardo salonu
- pool hall
- bilardo salonu
- poolroom
- bovling salonu
- bowling club
- bowling salonu
- bowling hall
- bowling salonu
- bowling club
- bu şehirde sergi salonu var mı
- Is there an art gallery in this town
- burada spor salonu var mı
- Do you have a fitness center here
- dans salonu
- dance hall
- dans salonu
- ball room
- dans salonu
- ballroom
- dinleme salonu
- auditorium
- dinlenme salonu
- staff room
- dinlenme salonu
- day room
- düğün salonu hall rented
- for a reception following a wedding, an engagement, or a circumcision
- eski yunanistanda spor salonu
- palaestra
- eski yunanistanda spor salonu
- palestra
- eğitim salonu
- lyceum
- festival salonu
- festival hail
- gemi salonu
- cuddy
- gemi salonu
- (Askeri) saloon
- giriş salonu
- antechamber
- giriş salonu
- foyer
I will meet you in the hotel foyer.
- Ben sizi otelin giriş salonunda karşılayacağım.
- giriş salonu
- anteroom
Please hang your coat in the anteroom.
- Lütfen ceketinizi giriş salonunda asın.
- gösteri salonu
- showroom
- gösteri salonu
- hippodrome
- gümrük salonu
- (Ticaret) long room
- güzellik enstitüsü/salonu
- beauty parlor, beauty salon, beauty shop
- güzellik salonu
- beauty parlor
Could you suggest a good beauty parlor near here?
- Buraya yakın iyi bir güzellik salonu önerebilir misin?
She went to the beauty parlor.
- O, güzellik salonuna gitti.
- güzellik salonu
- beauty shop
She runs a beauty shop.
- O bir güzellik salonu çalıştırıyor.
My mother has gone to the beauty shop.
- Annem güzellik salonuna gitti.
- güzellik salonu
- beauty salon
How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
- Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
She goes to the beauty salon at least once a week.
- Haftada en az bir kez güzellik salonuna gider.
- güzellik salonu
- beauty center
- güzellik salonu
- beauty parlour, beauty shop
- jimnastik salonu
- gymnasium, gym
- kabul salonu
- presence chamber
- kabul salonu
- reception room
- kabul salonu
- drawing room
- kapalı spor salonu
- xystus
- kilise giriş salonu
- Galilee
- konferans salonu
- lecture room/hall
- konser salonu
- auditorium
- kuaför salonu
- hairdressing salon
- kıdemli astsubay salonu
- (Askeri) chief’s mess
- kıdemsiz subay salonu
- gunroom
- lostra salonu
- shoeshine parlor, shoeshine shop
- lostra salonu
- shoeshine parlour
- mahkeme salonu
- court room
- meclis salonu
- council chamber
- mütalaa salonu obs
- study hall
- müzik salonu
- music-hall
- nikah salonu
- wedding hall
- okuma salonu
- reading room
The Geneva University Library has a good reading room.
- Cenevre Üniversitesi Kütüphanesi'nin iyi bir okuma salonu vardır.
- otelinizin güzellik salonu var mı
- Does the hotel have a beauty shop
- oyun salonu
- card room
- oyun salonu
- rumpus room
- oyun salonu
- poolroom
- parti salonu
- rumpus room
- personel salonu
- staff room
- resepsiyon salonu
- (Politika, Siyaset) presence chamber
- resepsiyon salonu
- reception hall
- salon
- living room, sitting room, drawing room; lounge; parlour, parlor; hall, auditorium; showroom
- salon
- parlour [Brit.]
- salon
- living room, Brit. sitting room
- salon
- large room (used for meetings, parties, exhibitions)
- salon
- stylish business establishment, salon
- salon
- {i} parlour
- salon
- divan
- sergi salonu
- art gallery
- sergi salonu
- showroom
Our showroom made a hit with young ladies.
- Sergi salonumuz genç bayanlarca çok sevildi.
Our company's showroom was a hit with the ladies.
- Firmamızın sergi salonu bayanlar tarafından çok beğenildi.
- sergi salonu
- salon
- sinema salonu
- house
- subay salonu
- wardroom
- terminal salonu
- concourse
- teşhir salonu
- showroom
- tiyatro salonu
- hippodrome
- toplantı salonu
- assembly room
- toplantı salonu
- meeting room; assembly hall
- toplantı salonu
- auditorium
I knew it would be hot in the auditorium.
- Toplantı salonunda sıcak olacağını biliyordum.
Everybody's in the auditorium.
- Herkes toplantı salonunda.
- toplantı salonu
- assembly hall
- transit yolcu salonu
- transit lounge
- transit yolcu salonu
- in-transit passenger lounge
- yemek salonu
- dining hall
- yolcu salonu
- passenger lounge, passenger waiting room
- yolcu salonu
- passenger lounge
- çay salonu
- tearoom
As I entered a tearoom, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Çay salonuna girdiğimde televizyonda güreş maçı izleyen iki genç adam buldum.
- çay salonu
- teahouse
- çıkış salonu
- departure lounge
- şehirde bowling salonu var mı
- Is there a bowling club in the town
- şeref salonu reception room
- for important people; VIP lounge (in an airport, etc.)