We gazed at the beautiful scenery.
- Güzel sahneyi izledik.
The terrible scene made him tremble in fear.
- Korkunç sahne onu korku içinde titretti.
He became the finest actor on the American stage.
- O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
The man dancing on the stage is my uncle.
- Sahnede dans eden adam benim amcam.
Soon, in the great theatre, the lights will be put out, and the empty stage will be left to ghosts.
- Yakında büyük tiyatroda ışıklar söndürülecek ve boş sahne hayaletlere terk edilecek.
Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
The actor was on the stage for most of the play.
- Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
We have to set the scene for negotiations.
- Biz müzakereler için sahne ayarlamak zorundayız.
The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
- Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
The theater group performed the new play.
- Tiyatro grubu yeni oyunu sahneledi.