Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
I have a bad pain in my back.
- Sırtımda kötü bir ağrım var.
It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
- Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
When a tire loses its tread, it's time to buy a new one.
- Bir lastik sırtını kaybederse, yeni bir tane alma zamanıdır.
Misfortune arrives on horseback but departs on foot.
- Talihsizlik at sırtında gelir ama yürüyerek yola devam eder.
He likes to go out on horseback.
- O at sırtında çıkmaktan hoşlanıyor.
Before getting on a horse, you usually put a saddle on its back.
- Bir ata binmeden önce, genellikle onun sırtına bir eyer koyarsın.