This isn't any ordinary ability.
- Bu sıradan bir yetenek değildir.
I have no interest in ordinary people.
- Benim sıradan insanlara hiç ilgim yok.
The police treated Tom like a common criminal.
- Polis Tom'a sıradan bir suçlu gibi davrandı.
He's nothing more than a common thug.
- O sıradan bir hayduttan başka bir şey değil.
To become popular, you need to be mediocre.
- Popüler olmak için sıradan olmalısın.
That was a mediocre movie with mediocre actors.
- O sıradan oyuncularla sıradan bir filmdi.
I'm just an average guy.
- Ben sadece sıradan bir erkeğim.
The meaning of an average man's life consists in three things: eating, drinking, and fucking.
- Sıradan bir erkeğin yaşam amacı üç şeyden oluşur: yeme, içme ve yiyişme.
These are just routine questions we ask everyone.
- Bunlar sadece herkese sorduğumuz sıradan sorular.
They became acquainted with the routine.
- Sıradan işlerle tanıştılar.
I'm just a regular office worker.
- Ben sadece sıradan bir ofis çalışanıyım.
We had a casual meeting on the crowded street.
- Kalabalık caddede sıradan bir toplantı yaptık.
Tom is dressed a little more casually than usual.
- Tom her zamankinden biraz daha sıradan giyinmiş.
Tom dressed casually.
- Tom sıradan giyinmişti.
He always dresses very casually, and doesn't care about color or style.
- O her zaman çok sıradan giyinir ve renk veya stille ilgilenmez.
We had a dinner of a kind at the cheap restaurant.
- Ucuz bir restoranda sıradan bir akşam yemeği yedik.
The women in this film are dressed in a very conventional way.
- Bu filmdeki kadınlar çok sıradan bir şekilde giyinmişler.
Maria is a very polite, simple girl.
- Maria çok kibar, sıradan bir kız.
Extraordinary things never happen in simple and ordinary ways.
- Olağanüstü şeyler asla basit ve sıradan yollarla gerçekleşmez.
A convergent sequence is bounded.
- Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.
Auto-destruct sequence was set.
- Otomatik imha sırası kuruldu.
The queue is too long at the ticket office.
- Bilet ofisinde sıra çok uzun.
We queued up for the bus.
- Biz otobüs için sıraya girdik.
Tom took a seat next to Mary on the bench.
- Tom oturma sırasında Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.
There is a bench in front of the train station.
- Tren istasyonunu önünde bir sıra var.
He ranked fourth on a total of 56 runners.
- O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.
His rank isn't high enough for that position.
- Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.
Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki.
- Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.
Our friend finished the race in second place.
- Arkadaşımız yarışı ikinci sırada bitirdi.
Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert.
- Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıra koltuklardan almanın bir yolunu bulmasını istedi.
Tom sat two rows ahead of me.
- Tom iki sıra önümde oturdu.
Line up and walk to the door in order.
- Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.
Tom couldn't put his thoughts in order.
- Tom düşüncelerini sıraya koyamadı.
In this line of work, if you make a grim face the customers won't come.
- Bu iş sırasında, sert surat yaparsan, müşteriler gelmez.
Line up and walk to the door in order.
- Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.
It was her turn at last.
- Sonunda onun sırasıydı.
It was my turn to clean the room.
- Odayı temizleme sırası benimdi.
They became acquainted with the routine.
- Sıradan işlerle tanıştılar.
Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines.
- İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.
A book is lying on the desk.
- Sıranın üzerinde bir kitap duruyor.
Mary is sitting at the desk.
- Mary sırada oturuyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
Tom pitched six innings.
- Tom altı vuruş sırası fırlattı.
Poetry consists of the best words arranged in the best order.
- Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.
The recent frequency of earthquakes makes us nervous.
- Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.
Tom usually sits in the back pew.
- Tom genellikle arka sırada oturur.
Is it safe to eat raw fish during pregnancy?
- Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?
During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland.
- 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.
Tom pitched six innings.
- Tom altı vuruş sırası fırlattı.
Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.
- Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.
I have occasional pains in the stomach.
- Midemde ara sıra olan ağrılar var.
Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers.
- Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.
They discovered a very talented player during summer training.
- Onlar yaz eğitimi sırasında çok yetenekli bir oyuncu keşfettiler.
During the strike, 35% of the trains will operate.
- Grev sırasında trenlerin % 35'i çalışacak.
The children went upstairs in single file.
- Çocuklar tek sıra halinde üst kata çıktı.
The students walked in a single file.
- Öğrenciler tek sıra halinde yürüdüler.
Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name.
- Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.
I got to the bank and luckily didn't have to get in line.
- Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.
The bank collapsed during the recession.
- Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.